Toprağın içerisinde, 50cm ve daha derin zonlarında yer altından gelen ya da o bölgeye özel olarak orada bulunan gazlara toprak gazı denir. Yani topraktaki gaza toprak gazı denmekte. Bunların bileşimi toprağın üzerinde bulunduğu kayaçların bileşimi geçirgenlikleri, kırık çatlak fay zonları gibi zonlar ile bileşimine ek olarak derişimleri ve birim zamandaki akışı yani debileri değişmektedir. Toprak gazları jeologlar için aranacak yer altı kaynakları açısından iz sürücü özellik taşır. ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ atasözü bu meselede cuk diye oturur.
Toprak gazları ölçümleri ile neler yapılabilir?
O biraz da neyi ölçtüğüne bağlı diyebiliriz. En basit gömülü fay araştırmasında toprak gazı kullanılabilir. Yer altı kaynakları açısından, Petrol, jeotermal, uranyum gibi kaynakların yerinin tespit edilmesinde, ya da bu kaynakların orada olup olmadığını kontrol etmek için de kullanılabilir. Peki hangi gaz neyi gösterir?
Helyum+Radon+Radyum+CO2: Bu üçlü ya da tek başına helyum veya radon, uranyum yataklarının aranmasında kullanılıyor ayrıca radon tek başına gömülü fayların tespitinde de kullanılabilmektedir.
Metan+Etan+Bütan+Propan+Pentan ya da bunlara ek olarak Radon+Helyum+CO2 Petrol ve doğal gaz rezervuarlarını keşfetmek için kullanılıyor.
Radon veya H2S ve bunlara ek olarak CO2: Jeotermal rezervuarları keşfetmek için kullanılıyor.
Dünyada Türkiye hariç tüm ülkeler yer altı kaynaklarını ararken maliyeti düşürmek için böyle yöntemleri kullanabilmekte. Ancak bizim hocaların çalışmalarını okumadan sadece başlıklarına baktığınız zaman hepsinin aynı metodu aynı iş için kullandığını görürsünüz.
https://scholar.google.com.tr/scholar?hl=tr&as_sdt=0%2C5&q=soil+gas+turkey&btnG=&oq=soil+gas
Elinize havası inmiş bir top alırda sibobundan iğne sokup topu sıkarsanız, top siboptan yavaş yavaş hava kaçırmaya başlar. Şimdi bunu jeolojiye uyarlarsak eğer, jeolojik birikimlerin olduğu örtülü alanlarda kırık çatlak fay(sibop) gibi deformasyonlardan çeşitli gazların kaçtığını/sızdığını görürsünüz. En basitinden uranyumu örnek verirsek, Uranyumun oluşum ortamı kıtasal kabuktaki masiflerin tektonik olarak yükseldiği alanlardır. ancak en yaygın görülen sedimanter uranyum yatakları bu kıtasal masiflerin kenarlarındaki karasal birikim havzalarıdır. Şimdi düşünün. Uranyum Kırşehir masifinde oluştu ve bir sedimanter ortama taşındı orada birikti üzeri örtüldü. Peki ne olacak ? Uranyum radyoaktif olduğu için uraninit minerali radyoaktif olarak bozunmaya uğrayacak, zamanla uranyumdan çeşitli radyoaktif gazlara doğru son ürün olarak radon ile radyum oluşacak ve bu ürünler doğada sadece gaz fazında bulunuyor..
Bu gazlar siboptan kaçarak toprağa hatta topraktan da atmosfere karışacak.
Sibop-Top mantığını anladıysanız eğer herşey tamamdır. Mesela uranyum ararken radyometrik yöntemler kullanılıyor ne yapıyorlar ellerinde cihazlarla doğal radyasyonu ölçüyorlar.. Radon ve radyum da aynı.. genelde CO2 ile taşındıkları için toprağın içerisinde CO2 nin taşıdığı radonu CO2 ile birlikte ölçüyorlar..
Yukarıda verdiğim linke bakarsanız çalışmaların çoğunun faylar ile ilgili olduğunu görürsünüz. ve toprak gazı çalışmalarındaki en basit en kek konu budur sibop ne kadar delikse o kadar çok kaçırır mantığında yazılmış makalelerdir. Ki bu işin uygulaması tüm dünyada da böyledir. ancak uygulama kısmında bizim hocaların çoğu, bi kaç hoca haricinde faylarda takılı kalmış iki santim yol yürüyememişler Harita üzerinde çok kaçıran siboplar bi hat boyunca diziliyorsa o hat çizgisel olduğu için faydır. deyip giriş materyal metod tartışma sonuç gibi otomatik makaleler çıkıyor. Deprem ülkesiyiz faylar hiç araştırılmasın mı neden küçümsüyorsun olum diyebilirsiniz. Ama maden petrol jeotermal araştırmaları için bu gazların ölçümü yapılsa zaten faylar yine ortaya çıkacak faya ek olarak yer altında ne var ne yok görmek istemez miydiniz ? ayrıca fakir ve krizde olan bi ülkeyiz bu stratejik kaynaklardan istihdam yaratılmasını istemekte haksız mıyım ? Hocalar sadece işin akademi kısmında kalmışlar kendi işlerini görüp çıkmışlar meseleden o kadar…Özel sektörde durum nedir bilemiyorum ama kesin yapılıyodur heralde..
Gelelim Petrol yataklarına daha önce de anlatmıştım heralde bu petrol yatakları, örtü kayayı delip geçen gazların toprakta birikmesiyle gazların ölçülerek bulunuyor mesela ideal bir antiklinal kapanda radon rezervuarın üzerinde az kenarında çok aynı şekilde helyum da.. hidrokarbon gazlarının derişimleri ve izotopları ile termojenik mi yokse biyojenik mi olduğu bilinebiliyor. bu gazların çeşitli oranlaması ile orada rezervuarın içinde petrol mü var gaz mı var yoksa her ikisi birlikte mi var ? varsa ekonomik mi değil mi üretilebilir mi üretilemez mi soruları cevaplanabiliyor. Hatta jeofizik yöntemlerden bile daha verimli olduğu ispatlanmış.. dileyene yayın atabilirim.. Jeofizikle kıyaslanacaksa eğer nereye sondaj atacağını toprak gazı ile de belirleyebiliyorsun eğer yaşlı kurt mühendissen verirsin sondaj noktasını.. Ben şu an yaşlı kurt değil atıl kurt mühendis olduğum için sondaj noktası vermem ama alan daraltırım 😀
Yurt dışında petrol aramaları açısından ABD ve Polonya bu işte çok ileri..
Bizimkiler hala sibop arasın.