Konu bu evet tez konum. Gelelim neyin nasıl yapıldığına.
Hidrokarbon aranacak bölgede ilk aşamada düşük maliyetle çalışmak için CBS ve uzaktan algılama ile yüzey anomalileri tespit edilir sızıntılardan kaynaklanan kil karbonat varlığı uzaktan algılama ile bulunur. Daha sonra mikro ve makro sızıntılar tespit edilir ve haritalanır.
Yüzeyde yapılan jeokimyasal çalışmalar nelerdir
Toprak ve suda olmak üzere ikiye ayrılır. Toprakta gazlar ölçülür hangi gazlar bu gazlar ?
Radon, Thoron, Radyum, Helyum, Karbondioksit, Metan, Etan, Propan, Bütan.
ayrıca toprakta halojenlerden iyot ölçülür işlem topraktan katı halde alınan numuneler üzerinde yapılır.
Topraktan aynı iyot gibi iz metaller ölçülür Nikel Vanadyuma ilaveten karbonat ve demir minerallerine bakılır.
Suda Majör Anyon ve katyonlar ile halojenlere ilaveten lityum ve bor ölçülür.
Ayrıca suda radon ve helyum da ölçülebilir.
Şimdi gelelim tüm bunların yerin altındaki petrolle ne alakası olduğuna
Yer altındaki hidrokarbonlar rezervuarda doygun hale geldikten sonra yukarı çıkmak isterler. Rezervuardan yukarı çıkmak için de örtü kayadaki fisür boşluk ve faylardan yararlanırlar. Petrol halinde sızabiliyorsa ve yukarı yer yüzüne erişiyorsa buna makrosızıntı denir. Ancak petrol halinde gelemiyorsa bize kendinin oralarda bi yerde olduğunun ipuçlarını veren mikrosızıntılar halinde yukarı çıkarlar. ve sızıntıların olduğu yerlerde bazı anormal durumlar ortaya çıkar.
Bu anormal durumlar ise şunlardır.
Toprak gazlarında yüksek radon ve ani helyum değişimleri.
Radon ve helyum radyoaktif elementlerdir hidrokarbonlarla alakası kerojen ve kaynak kayadan itibaren yer altından yukarı kadar uranyumun bozunarak gelmesi halinde yer üstünde radon ve helyum olarak görmemizdir.
Toprak gazlarında bir karbonlu metan/iki karbonlu etan oranının 4-10 arasında olması üretilebilir petrol varlığının ispatıdır.
Radon genellikle karbondioksit ile taşınır haritalar yorumlanırken radon ile karbondioksit aynı anda yorumlanmalıdır.
İyot hem suda hem de toprakta ölçülür iyotun kaynağı kerojeni oluşturan hümik asitlerdir.
OWC altındaki rezervuar suyunda iyot 1mg/l den fazladır aynı şekilde bizler de iyotu aramacılık için kullanırken derin akiferlerdeki iyot oranının 1mg/l den fazla ise oranın petrol suyu içerdiğini söyleyebiliriz. yani rezervuardaki su bi şekilde itilerek akiferlere gelmiş olabilir ya da meteorik su girişi iyotun derişimini azaltmış olabilir.
Nikel vanadyumun toprak numunelerindeki dağılımı düzensiz ise rezervuarın üstündeyiz demektir. Nikel ve Vanadyum literatürde organometal olarak geçer bitümlü şeyl ve kerojen içerisindeki organik kısıma bağlanan inorganik metallerdir bu ikisi
Rezervuar sularında Na/Cl oranı 1 den düşüktür. ancak ilk aramacılık için bölgede bu oranı temsil eden akiferlerden sular varsa bu akiferler bizim için rezervuara giden belirteç olabilir.
Jeokimya ile dedektiflik yapılır ama son sözü jeofizik söyler.
Tüm bu araştırmalardan çıkan sonuçlar ile jeofizik sismik gravite ve manyetik verileri birleştirilirse petrolü bulmak için bulmama ihtimalimizi iyice azaltmış oluruz. Jeokimyasal veriler bize bi yerde petrolün olduğunu söyleyebilir ancak iyi bir jeologun görevi jeokimyanın dilinden anlayarak jeofizikçiye çekeceği hatın yerini bildirmektir.
Ayrıca tüm bu çalışmaların her biri alan daraltıcı etken olarak kullanılabilir. Bütün yöntemlerin kesiştiği alan bizim için hedef alandır. jeofizikçi orada işini yapmalıdır.
Trakya’da 1980’lerde bir amerikalı şirket sadece topraktan iyotla gaz bulmuştur.